Fenerbahçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fenerbahçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Mayıs 2016 Perşembe

Fenerium Nostalji Formalar - 1992-93

Bu hafta Fenerium'un sayfasına girdiğimde geçmişe ait güzel bir sürprizle karşılaştım. Önceki aylarda çıkardıkları Lefter koleksiyonu ürünlerine ek olarak, 90'lı yılların başında Fenerbahçe'nin giydiği 3 değişik formayı satışa sunmuşlar. Formaları görünce o yıllara ait birkaç detaya değinmek istedim.


1992-93 yılına ait bu forma, aynı zamanda benim sahip olduğum ilk Fenerbahçe forması. Tabi o yıllarda orjinaline ulaşmak zor olduğundan, bendeki pazar versiyonuydu. O yıl adidas giyen takımlar, benzer dizayna sahip ama renkleri değişen bu tip formalar giymişti. Fenerbahçe aynı formanın lacivert ve beyaz alternatiflerini de kullanmıştı.

İlgili sezonun hatıraları ise aslında pek güzel değil. Beşiktaş'ın üst üste 3 şampiyonluğuyla geçen sezonların ardından, Fenerbahçe sezona Oğuz-Aykut-Rıdvan-Tanju-Engin gibi o dönemin efsane futbolcularını içeren kadrosunu Novak-Gerson-Stoilov yabancı üçlüsüyle zenginleştirerek girmişti. Ayrıca Kadıköy'de Fenerbahçe'ye 6-1'lik yenilgiyi yaşatan Aydınspor'dan, Faruk ve o maçta 3 gol atan İlker transfer edilmişti. Takımın başında ise kariyeri daha çok milli takımlarda geçen Çekoslovak teknik adam Jozef Vengloš bulunuyordu. Sezona galibiyetlerle başlansa da önce Sarıyer ve Ankaragücü'ne karşı Kadıköy'de alınan mağlubiyetler, sonrasında Sigma Olomouc hezimeti takımın tüm dengesini bozuyordu. Sezon sonuna gelindiğinde ise Fenerbahçe ligi Kocaelispor'un arkasında 5. bitiriyor ve Avrupa kupalarına bile katılamıyordu.

Rıdvan'ın bir türlü geçmeyen sakatlığı, Tanju'nun Oğuz ve Aykut'la bitmeyen problemleri ve Kadıköy'deki 4-1'lik G.Saray mağlubiyetleri düşünüldüğünde aslında 1992-93 sezonu Fenerbahçeli'lerin pek de hatırlamak istediği bir sezon değildi. O sezondan akıllarda kalan hoş hatıralar ise; Tanju ve Gerson'un ilginç gol sevinçleri, Tanju'nun 7-1'lik Karşıyaka maçında attığı 6 golle "ligin bir maçta en çok gol atan oyuncu" ünvanını alması ve sezonu gol kralı bitirmesi gibi detaylardı. 

23 Mart 2015 Pazartesi

Sonun başlangıcı - Fenerbahçe: 1 Galatasaray: 2 22.12.1999


Bizim için lisenin ortaları. G.Saray hem ligde hem de Avrupa'da doludizgin gidiyor. Normalde 21 Kasım'da oynanması gereken derbi, 23 Kasım'daki Bologna deplasmanı sebebiyle ilk yarı sonuna doğru erteleniyor. Çarşamba'ya denk gelen 22 Aralık günü için o zamanki maraton tribüne bilet bulduk. Okulu bir günlük askıya alıp erkenden Kadıköy'ün yolunu tuttuk. 

Henüz Migros tribündeki inşaatın yeni başladığı o günlerde maraton için de giriş Kurbağalıdere üzerindeki köprü önünden yapılıyordu. Demir parmaklıkların önünde şimdiki metrobüs kalabalığından hallice toplanan kalabalığı copla dağıtmaya çalışan polisten ben de nasibini almıştım. Parmaklıkları aşıp maratona yaklaştığımızda o gece hiç dinmeyecek sağanak başladı. Maratonu tüm ihtişamıyla kapattığını iddia eden çatı tüm sularını aşağıda bekleşen taraftarların üzerine boca ediyordu. Daha içeri girene kadar sırılsıklam olmuş halimizle meşhur maraton direklerinin kapatmadığı bir yer seçerek maç saatini beklemeye koyulduk. Yağmurun şiddeti maç saati yaklaştıkça artarken yönetim de insaf ederek okul açıktaki taraftarları numaralıdaki boş yerlere alıyordu. Biz de yediğimiz yağmur yetmemiş gibi "açığa bilet alsak şimdi numaralıdaydık" diye hayıflanıyorduk. Yakın zamanda Pendik faciası yaşanmış, Rüştü'yü dövenlere yönetim çapulcu diyince maratondaki grupların ortasında kalan biz "taraftar birdir, hepimiz çapulcuyuz" tezahüratına ortak ediliyorduk.

Maç başladığında oyun Fener'in kontrolünde gözükse de 20. dakikada Hasan Şaş'ın, 10 dakika sonra Marcio'nun birbirine benzer kontraatak golleriyle G.Saray 2-0 öne geçti. Preko ve Moldovan'la zorlanan cılız ataklara rağmen "3-0'dan 4-3, unutmadık hala" tezahüratıyla 89'daki kupa maçına gönderme yapıyorduk.

İkinci yarıya Preko yerine Boliç'le başlayan Zeman elindeki tek kozu sahaya sürüyordu. Moldovan'ın 2. yarı başında orta yapmaya çalışırken attığı golle taraftar iyice havaya girse de ağır sahada Fener'in atakları sonuç vermedi. Mosheou'nun maç sonuna doğru düşürülmesine hakem Muhittin Boşat devam deyince Galatasaray; sonunu Uefa kupasıyla tamamladığı sezonda uzun yıllarca "Kadıköy'deki son galibiyet" olarak anılacak 3 puanı hanesine yazdırdı. 

Bizler ise ertesi gün okula gittiğimizde copların, yağmurun ve gollerin darbelerine rağmen "galiptir bu yolda mağlup" mağrurluğuyla ıslak atkılarımızı sınıfın askılıklarında gururla kurumaya bıraktık.

15 Şubat 2015 Pazar

Sene 1995..


Daha gollerin tekrarını telefondan izlemek bir yana, internet bile evlerde yokken tutmaya başlamıştım kendimce bu arşivi. İlham kaynağım ise fotoda gördüğünüz "Geleceğe Dönüş"te paradokslara sebep olan almanak. Ortaokula yeni başlayan bir çocuk için 1 sezon için heves edip 6 sezon sürdürmek başarı zannımca.


Bu blogda bahsettiğim sezonlar boyunca tuttuğum şahsi Fenerbahçe arşivimden sayfalara yer vermeye çalışacağım. Hafızam el verdiğince maçlarla ilgili detayları da aktarmayı hedefliyorum. Defterin 20. senesinde sayfaları burada çevirerek "Back to the Future" saygı duruşumuzla dijitale taşımış olacağım. Belki başka birilerine farklı ilham kaynakları yaratır umuduyla...